15 Mayıs 2008 Perşembe

Hayat Müşterektir (!)

Geçende gördüğüm ufak bir manzarayı paylaşmak istiyorum. Her ne kadar uzun uzun döşediğim yazılarım olsa da bu seferkini kısa tutacağım. Gördüğüm enstantane bir kez daha bekar hayatın neden güzel olduğunu anlamama yardımcı oldu.

Sokakta biraz fazla hızlı yürüdüğüm için bir sürü insanı geçerim. Şans budur ki önümde dört kişi vardı ve onları da geçmem gerekiyordu. Şöyle bir bakış attım ve de boşlukları kestirip kendi çapımda yayan makasa girecektim ki o dört kişiyi de şöyle bir süzüverdim. Bu kişiler çiftler, ancak bu çiftler birbirlerinden bağımsız olarak sokakta yürüyorlar, yani belli ki birbirlerini tanımıyorlar. Çift no.1 genç bir anne ve de genç bir babadan oluşuyor. Yolda yürürlerken aynı zamanda bebek arabasındaki çocuklarını gezdiriyorlar. Çift no.2 yaşlı bir amca ve de yaşlı bir teyze hava almaya çıkmışlar. Teyze çok yaşlı olduğu için tekerlekli sandalyede, amca ise onu dolaştırıyor. Evet çıkarılacak derse gelecek olursak; yaşınız kaç olursa olsun ilişkilere başlayınca bir takım sorumluluklar da başlıyor ve başkaları sizlere ayakbağı oluyor. Çift no.1'de baba, bebek arabasını itiyor ve çift no.2'de amca, teyzeyi tekerlekli sandalyede itiyor. Zaman geçse dahi birlikteliklerde erkekler her zaman birilerini itiyor, çekiyor, taşıyor, başkalarının sorumluluğunu alıyor. Başkalarından ötürü ne yazık ki kendinize zaman kalamayabiliyor ve hayatın sefasını özgürce süremiyorsunuz.

Sanırım kimsenin bana ayakbağı olmasını istemediğim için daha çok uzun bir süre bekar kalmayı tercih edeceğim. Tabii belli bir zamandan sonra çocuk yapıp onları iğrenç emellerime ulaşabilmem için kendime yardımcı tayin edeceğim, küçük kurmaylarım olacaklar. Yoksa evlilik, düğün, dernek falan hak getire. Hiç elalemin kızını mutlu etmek için kasamam kendimi. Efendim duyamıyorum daha yüksek sesle alayım, şimdi hep beraber: "Allah belanı versin Ralph!".

7 yorum:

si-men dedi ki...

Allah belanı versin değil, Remi'nin bana dediğini sana forwardlıyorum, şımarmak serbest: "I like you anyway!"

Ayrıca ilişkide iten kadın da olabilir, neden sadece erkek olarak gösterdin bunu anlamıyorum. İlişki adı üstünde işteş bir kelime, danışıklı dövüş bu, iteceksin ve itileceksin yoksa işler nasıl yürür!

Ayrıca merakımdır bütün bu düşünelerini evleneceğin insan bilecek mi, bildiği halde senle evlenecek mi, seni olduğun gibi sevecek mi birisi?

uf bunlar pazar kahvesi konuları!

jelatin dedi ki...

Kimsenin sana ayakbağı olmasını istemediğin o ilişkilerde, senin de bizzat elin kızına ayakbağı olacağın nasıl aklına gelmedi bilmiyorum. Eğer bu denli yüzeysel inceleyeceksek ilişkileri, ilişki başlı başına bir ayakbağıdır. Her iki taraf için de! Seneler geçtikçe ayaklarınla birlikte köklenir ilişki. Çocuklar olur, kökler iyice derinlere büyür. Nur topu gibi bir ayakbağımız olur.

Yaniii, muhtemelen evleneceğin kadının da senden önceki uğraşı "sadece ve sadece Ralph'e bağlı kalmak, Ralph için pişirmek, Ralph için ütülemek, bir tek Ralph'le sevişmek" değildi. Çeşitli yollardan geçildi, birliktelik / evlilik kararı alındı. Verdiğin her kararın bir bedeli olur. İlişkilerinki de bu ayakbağları oluyor. Yersen.

Tek fark, kadınlar doğuştan anaç, daha bir fedakâr olduklarından sanırım; hiçbiri çıkıp da "Bugün bir kadın gördüm, kocasının sandalyesini itiyordu. İşte kadınlar böyle hep iter." şeklinde yazı yazmıyor. Dolayısıyla benim, "Ayyy ne romantiiik :)" yüz ifadesiyle izleyeceğim görüntüler, senin böyle canını sıkıyor.

Ayrıca, yazıyla ilgili çok alakasız bir not: kadın 9 ay boyunca bebeği taşımış, doğurmuş, emzirmiş, vücudunu şekilden şekle sokmuş, zamanının büyük bir çoğunluğunu bebeğine adamış / adayacak! Şüphesiz ki karşılıklı bir istekmiş bebek sahibi olmak. Çok rica ederim, beyefendi biraz zahmet edip itiversin bebek arabasını. Yani!

jelatin dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
jelatin dedi ki...

Böyle yazınca da fedakâr Nene Hatun portresi çizdiğimi fark ettim. Hayır efendim, o kadın ben değilim. Yazıdaki kadın portesi toplumdaki kadın nüfusunun yüzde 99'unu kapsamakta. Ben, ne mutlu Türk'üm diyene ki, yüzde 1'lik kısımdayım.

"Yersen" demişim ya hani, yemiyorum. Buradan tüm hayırlı kısmetlerime selam ederim.

Erkekler hep peşimde / ama aklım işimde, o bakımdan. Mersiii.

Adsız dedi ki...

Önce bir askere gidip gel de...

:)

Ralphius dedi ki...

Si-men: Seveceksin tabii beni her halimle, zorundasın. Sevilmemem elde değil. Evet kadınlar da ittirip kaktırır erkekler kadar ancak ben haddinden fazla bencil olduğum için kimseyi itmem. İnsanlar beni itsin. Ya da bir diğer anlaşma da ne kimse bana dokunsun, ne de ben başkasına. Kendi başıma yavrularımla rahat bırakılmak istiyorum (Sanki boy boy evde beni bekliyorlar) :) Bilmeyecek tabii benim nasıl birisi olduğumu yoksa evlenir mi benimle...

Jelatin: Dediğim gibi haddinden fazla bencilim ve de şımarık, o yüzden alışmışım başkalarının benim için fedakarlık yapmasına. Ne düşüneceğim elin kızını, o beni düşünsün. Sıradan bir insanın karısı olmayacak, Ralph'in karısı olacak. Bu da büyük bir ayrıcalık aynı zamanda :) Hem sıradan insanların ilişkileri evet karşılıklı olmalı ama dediğim gibi pek verici bir insan değilim. Ben istisnayım. Muhtemelen de taşıyıcı anne falan bulacağım ilerde...

Ahh: İlahi akşam akşam yüzüme de bir tebessüm oturttun ya sen çok yaşa :)

Hollystone dedi ki...

Ben de topluluğa uyayım: 'Allah belanı versin Ralph'

-Şaka-

Bu kadar özet ve net. Bekar kalmak için yeterli sebepler bence de. Sevdim. Bayadır okumaya fırsat bulamıyordum neyseki çok şey kaçırmamışım.

Bu finaller beni mahvetti...

Korkarım Misafirlerimiz Var Jonathan

Visitor Map