7 Mart 2008 Cuma

İSTANBUL HATIRASI...




Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi biraz fazla alkoliğim. Bu alkol faktörüne bir de çok sevgili Fatih Akın'ın "Crossing the Bridges", sanırım tam çevirisi "İstanbul Hatırası" filmi eklenince içimden çok bir yazasım rahatlayasım oh be diyesim geldi. Şimdi diyceksiniz tabii ne alaka diye ama aslında çok alakası var.

Sorarım size bir insanın hayattan beklentileri nelerdir diye? Mutlu olmak mıdır? Zengin olmak mıdır? Sağlıklı olmak mıdır? Çoluğa çocuğa karışıp aile kurmak mıdır? Bu sorular uzar gider... Şahsi fikrimi soracak olursanız benim (genele vurmuyorum çünkü bencilim, sadece kendimi düşünürüm) için sağlık, AŞIRI zenginlik, başarılı bir sosyal çevre, mutluluk, iyi evlatlar vs. Her ne kadar önceliğim AŞIRI zenginlik olsa da hepimizin ortak olarak paylaştığı bir duygu var ki o da mutluluk. Her ne kadar derin felsevi mevzulara dalacak olsak da izin verin şunu da sorayım size; mutluluğu nasıl tanımlarsınız? Evvelinde saydığım faktörleri çıkartırsak mutluluk bana göre ÖZGÜR olmaktır. Eğer ki bir birey kendini özgür hissediyorsa, sınırlandırılmamış hissediyorsa o özgürdür. An gelip kuralları çiğniyorsa, an gelip içinden geldiği gibi davranabiliyorsa o kişi mutludur. Artı, toplum bu eylemlere tolerans gösteriyorsa.

Çok güzel ama tabii diyeceksiniz: "Salak mısın ne alaka şimdi?" diye. Ama yok öyle demeyin, çok alakası var aslında, özellikle Fatih Akın'ın filmiyle. Çok daldan dala atlayacak olsam da (lütfen alkollü halime verin) kendimce verdiğim mutluluk formülündeki en önemli değişkenlerden biri olan mutluluk bence yaşadığın yer ile alakalıdır. Bilmiyorum, hatırlamıyorum önceki yazımda bahsettim mi ama yaşadığı yer bir insanın hayatında çok önemli rol oynar. Hatta önemliyi de geçtim, baş aktörlerden bir tanesidir. Ne yalan söyleyeyim bu zamana kadar içten içe Türkiye'yi hep yerden yere vurmuşumdur. Ne biçim bir yer burası diye, nasıl insanlar yaşıyor burda diye. Hatta öyle ki kendimi daima yurtdışında yaşama fikrine "oriente" etmişimdir. Ancak bugün şunun farkına vardım, sakın yanlış anlamayın anlık bir mevzu değil, aslında bizler dünyanın en şahane hayatlarını yaşıyoruz. Hükümeti, devleti, siyaseti, ekonomiyi herşeyi bir yana bırakın ve şunu düşünün burası neresi... Burası neresi biliyor musunuz, burası yüzyıllardan beri ulusların kurulduğu, geliştiği ve yıkıldığı bir yer. Neler oldu bitti burda, her ne kadar tarih sahnesi hüzünlü olsa da bize katkıları çok büyük. Bu noktada odağımı İstanbul adlı fevkalade şehre çevireceğim. Nice milletler yaşadı, devletler kuruldu. Bir çok milli unsur barındıran, azınlık barındıran, kültür barındıran muhteşem bir şehir.

İzlediğim film bana aslında ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlattı, nasıl bir coğrafyada yaşadığımızı ve ne kadar çok kültürden etkilendiğimizi. Türkü var, Ermenisi var, Yahudisi var, Alevisi var, Kürdü var, Rumu var, çingenesi var, var babam var. Bütün bu kültürlerin yaşantımızda, gündelik hayatlarımızda etkisi aslında çok büyük. Bizler bir bütünün parçalarıyız ve de ilginçtir ki ne onlarla, ne de onlarsız olmuyor. Lakin işin güzelliği de burada, hayatlarımızı birer mozaik olarak birleştiriyoruz ve bu mozaiğin bir parçası eksik olursa eser ne yazık ki bozuluveriyor.

Bu çeşitlilik o kadar güzel ki insana yaşadığını hissttiriyor, insanı hayata bağlıyor. Üstelik başka memleketlere nispeten bizi şasnlı kılıyor. Medeniyetlerin beşiği olan Mezopotamya'ya oldukça yakın olup bir çok uygarlığı içinde barındırmak ve de onlardan ilham alıp kendinin bir parçası yapmak. Ne doğuyuz, ne batıyız biz hepsiyiz, İstanbul hepsi. Ne Berlin, ne Londra, ne Paris, ne de de New York bunu başarabilmiş. Her ne kadar gelişmiş memleketlerin, gelişmiş şehirleri olsalar da onlar için üzülüyorum. Bizim ki gibi çeşitlilik ve de kaos yok. Kaos gibi extreme bir kelime kullandım çünkü kaos aslında hayatlarımızı güzel kılan bir öğedir. Sıkıcılıktan uzaklaştıran ve de renk katıp heyecanlandıran. Çok şükür ki ülkemizde standardizasyon yok hepimiz eşitiz veya hepimiz bir şeyleriz modelleri mevcut... Hepimiz farklıyız ve hayatlarımızı ona göre yaşıyoruz. Klasiğiz ama moderniz, popuz ama arabeskiz, rock'ız ama çingeneyiz, ve liste uzar gider...

Çok kısa kesesim geldi ama fark ettim ki mutluyum, guruluyum ki bu topraklarda dünyaya geldim. Kendimi o kadar şanslı hissediyorum ki bu adamların (yabancılar) karşısında aslında hayata 1-0 önden başlamışım. Toplumun ne olduğunu onlardan daha iyi biliyordum ve de sıradanlıktan, tek düzelikten ne kadar uzak olduğumu biliyordum. Ben bir İstanbul'luydum ama ben aslında bir dünyalıydım çünkü ben aynı zamanda bir Ermeni, bir Yahudi, bir Kürt ve de başka birisiydim... Ben aslında farklı kültürlerin ürünü olan bir gençtim. Keskin çizgilerimi indirgedim ve de toplumun bir parçası oldum, İstanbul oldum, dünya oldum...

Hiç yorum yok:

Korkarım Misafirlerimiz Var Jonathan

Visitor Map